NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
بْنِ
مَرْثَدٍ عَنْ
سَعْدِ بْنِ
عُبَيْدَةَ
عَنْ أَبِي عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ
عُثْمَانَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
خَيْرُكُمْ
مَنْ تَعَلَّمَ
الْقُرْآنَ
وَعَلَّمَهُ
Osman (r.a.)'den;
demiştir ki: Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizin en
hayırlınız Kur'an-ı Öğrenen ve öğretendir."
İzah:
Buhârî,
fedailü'l-Kur'an; Tirmİzi, sevâbu'l-Kur'an; İbn Mâce, mukaddime; Darimi,
fedâilü'l-Kur'ân; Ahmed b. Hanbel I, 57, 58, 69, 153.
Öğrenen ile Öğreten
kelimeleri arasındaki atıf edatı, rivayetlerin çoğunda burada olduğu gibi
vav"dır.Bazı rivayetlerde ise bu atıf Ev şeklinde vârid olmuştur. Bu
takdirde "ev" ya vâv manasına kullanılmış olur ya da
"yahut" mânâsına tenvi’ içindir. Bu ikinci mânâya göre, Kur'an'ı
öğrenme veya öğretme işlerinden birini yapan ve onları en güzel biçimde yerine
getiren, mü'minlerin en hayırlıları cümlesine dâhil olmuş olur. Öğrenme ile öğretme
arasıdaki ortak nokta kendisini ve başkasını kemâle erdirme yönüdür.
Onun için bu,
"(insanları) Allah'a davet ve (kendisi de) iyi amel (ve hareket) eden ve
ben, müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?"[Fussılet
33] âyeti kerimesinin ifade ettiği mânâ cümlesindendir.
Hadis-i şerifin zahiri
Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretenin mutlak olarak başkalarından daha efdal
olduğuna delâlet etmektedir. Buna sebeb bu durumda olan mü'minin kendisinden
kemâle ermiş ve başkasını da erdirmiş olmasıdır. Ancak şu hatırdan
çıkarılmamalıdır ki, öğrenme ve öğretme Kur'-an'ın muktezasmca amel edilmek
suretiyle gerçekleşir. Bu sebeple ulema, Allah'a isyan edenin ne kadar çok
Kur'an okursa okusun, câhil olduğunda ittifak etmiştir.
Hadisteki ifadeden mutlak
olarak manasını anlamadan Kur'an-ı Kerim'i öğrenip öğretenlerin fakihlerden
daha üstün olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü bu hadise muhatap olanlar aynı
zamanda fakih idiler. Onlar arab lisanını o kadar güzel biliyorlardı ki, okur
- okumaz Kur'an'ı anlıyorlardı. Fıkıh onlar için bir seciye olmuştu. Günümüzde
de eğer ashâb-ı kiram gibi lisan ve fıkıh seciyesine sahib olanlar varsa,
onların Kur'an öğrenen ve öğretenleri de hayırlılar cümlesine dâhildirler.
Hadis-i şerifin
ifâdesinden Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretenin İslâm için cihad edenlerden,
emir bü'-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker yapandan daha efdal olduğuna dair bir
sonuca varılabilir. Ama bu izaha muhtaçtır.
Fethü'l-Bârî'deki
ifâdeden anladığımıza göre hatırdan çıkarmamalıdır ki, bir hareketin üstünlüğü,
İslama sağladığı menfaatin azlık veya çokluğu ile orantılıdır. Faydası çok olan
amel ve o ameli işleyen, faydası daha az olandan daha efdaldir. Dolay isiyle
Allah için can ve mal ile cihâd veya insanlara iyiliği emredip kötülükten
sakındıran, eğer tslâm açısından daha çok faydalı ve faydası daha şümullü ise,
daha efdal demektir. O zaman bu hadis-i şerifteki hayırlılık ya sadece
Kur'an-ı Kerim öğrenme ve öğretme hitabına tahsis edilen belirli bir cemaatle
mukayettir, yahut da Kur'an-ı Kerim'den başka şeyler öğrenip öğretene nisbetle
Kur'an-ı Kerim öğrenen ve öğretenin üstünlüğü kast edilmiştir. Çünkü Kur'an-ı
Kerim, sözlerin en güzelidir. Onu öğrenen de başka şeyler öğrenenlerden daha
üstündür.
Hadisin mutlak
ifâdesini göz önüne alarak Kur'an-ı Kerim Öğretmeyi diğer bütün amellerden
üstün tutanlar da vardır. Süfyan es-Sevrî'ye göre, Kur'an-ı Kerîm öğretenle
cihad edenden hangisinin daha üstün olduğu sorulduğunda, üzerinde durduğumuz
hadisi esas alarak Kur'an öğreteni tercih etmiştir. Buna göre bir âyet bile
olsa Kur'an-ı Kerim öğretimi ile meşgul olmak, başka her şeyden daha üstündür.
Çünkü yukarıda da temas edildiği gibi Allah Teâlâ'nın kelâmı diğer tüm
sözlerden daha efdal, Allah'ın kelâmım öğrenen ve öğreten de nebilerden sonra
insanların en Üstünüdür. Zira Kur'an'ı öğrenen âlimdir, âlimler de nebilerin
vârisleridir. Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in rivayet ettikleri şu hadis-i şerif bu
gerçeği gözler önüne sermektedir: "Kur'an ehli olanlar, Allah'ın ehli ve
sevgilileridirler."
Manasım hiç anlamadan
Kur'an-ı Kerim'i okuyup okutmak mı, yoksa ahkâm-ı şer'iyyeye tealluk eden
ilimlerle meşgul olmak mı daha efda-dir? Sorusuna İbnu'I-Cevzî şu cevâbı
vermiştir:
"Kur'an-ı Kerim ve
ahkâm-ı şe'iyyeden kişiye lâzım olanları öğrenmek, herkes için farz-ı ayındır.
Bunların tamamım öğrenmek ise, farz-ı kifâyedir. İnsanlardan bir kısmı
öğrenirse, diğerlerinden sorumluluk düşer, ama kişiye lâzım olacak olandan
fazlasında fıkıhla meşgul olan daha efdaldir. Bu, insanların ihtiyacı ile
alakadardır. İnsanların fıkha olan ihtiyaçları da daha fazladır. Hz. Peygamber
zamanında Kur'an-ı Kerim okuyanlar cemaatin en fakîhi oldukları için namazda
imamet konusunda Kur'an'ı iyi okuyanlar takdim edilmiştir."